Denge Kartları

🌞 DOĞRUCU BAŞI OLMAKTAN VAZGEÇMEK

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Hayatımızın birçok noktasında başkalarının deneyimlerine ne kadar saygı duyduk? Bu çok hassas bir durum... Çoğumuz ailesi, büyükleri tarafından yetiştirilirken, doğru ve yanlış kavramını öğrenir, rol modelleri beynine işlenir. Erkek çocuklarına, “Sen evin direği olacaksın, ailene bakacaksın. Karının namusundan, çocuklarından sorumlusun!”, kız çocuklara “Sen kız çocuğusun, böyle oturacaksın, böyle kalkacaksın...” gibi mesajlar verilir. Bu programlanma çocuğu, şöyle davranırsa ailesi tarafından onay göreceği, sevileceği, böyle davranırsa ailesi tarafından onay görmeyeceği, sevilmeyeceği hissi ile baş başa bırakır. Genelde erkek çocuğu anneye, kız çocuğu babaya düşkün olur. Erkek çocuğu farkına varmadan annenin gözüne girmeye çalışır, kız ise babanın. Yaşı ilerledikçe onun kafasına ekilen bu tohumlar, etraftan duydukları ile harmanlanmaya başlar, kişinin hayatında takıntıları, tabuları, duvarları oluşur. Kendi hayatı içinde ilerlemesini engeller. İkili iletişime geçebilmesini zorlaştırır. İş hayatında bilerek veya bilmeyerek, kendi ailesinin ona ektiği değer yargılarını arkadaşlarında göremediği zaman, farkına varmadan, içsel olarak onları yargılamaya başlar. Kendini doğrucu görüp, arkadaşlarını “doğru yolda gitmiyor” diye görmeye başlar. Kafasının içinde sürekli yargılar oluşturur. Eğer bir kişiyi yargılıyorsanız ve kendinizi haklı görüyorsanız, hazırlanın, zaman içinde siz veya ailenizden birileri de aynı davranışları yapmaya başlayacak ve siz bunu bir şekilde gözlemlemek zorunda kalacaksınız! Genelde biz kendimizi doğrucu başı görürüz. Hayatımızdaki diğer insanlara da kendi doğrularımıza göre puan verip, onların doğrularının daha aşağıda olduğunu görmek isteriz. Veya tam tersini yaparız. Herkesin doğrusunu kendi doğrumuz yaparız ve özümüzden uzaklara gideriz! Bazen de ailemizin bize çizdiği hayatı tutturamadığımız zaman kendimizi suçlamaya başlarız. Böyle olunca yine yargılama enerjisi başlar. “Ben kötü bir insanım, suçluyum. Kirliyim! Yapamadım, başaramadım” demeye başlarız... Her ikisi de uçlardadır. Ya kendimizi yargılıyoruz ya da başkalarını. Hayatın içinde bir kişi kendini suçlamaya başladığında, ardından kendini suçlayacak olayları hayatına çekmeye başlar. Sabah uyandınız ve kendinize herhangi bir sebepten dolayı kızdınız: “Neden onun sözlerine kandım? Neden beni kullanmasına izin verdim?” Güne farkına varmadan bu sözlerle ve düşüncelerle başladınız; işyerine gidersiniz ve bakarsınız ki işyerinde de başka konularda sizi kızdıran durumlar ortaya çıkıyor. Fark ediyorsunuz ki aileniz veya arkadaşlarınız da sizi bir şekilde kullanıyorlar... Ben kendime öfkelenince etrafımdaki birçok insanın bana öfkelendiğini hissediyorum. Haklı ya da haksız olayım, bir şekilde öfkelenince farkına varmadan hayatıma öfkeyi çekiyorum. Bakış açısı çok önemli. Biz genelde problemi çözüp rahata ermek isteriz. Ardından çözülmesi gereken bir problem daha gelir. Problemi çözmeden önce, o problemi hayatımıza nasıl çektiğimizi bulsak, yeni problemleri de hayatımıza çekmemiş oluruz. Farkına varmadan hayatımızı zorlaştırıyoruz. Artık uyanın. Zoru çağıran sizsiniz! Siz doğrucu başı oldukça, tüm işler size kalıyor. Artık herkese sorumluluklarını teslim edin. Onlar da kendi ayakları üzerlerinde durabilsinler... “Ben olmazsam bu sistem yürü- mez!” düşüncenizi bırakın. Siz olmadığınızda ne yaşanacaksa, bari şimdiden sorumluluklarını teslim edin ve yaşansın... Bu konu ile ilgili bilerek ya da bilmeyerek ürettiğimiz enerjileri dengelemek için şu çalışmayı yapın. Lütfen rahat bir yere geçin ve bu niyeti mırıldanarak okuyun: “Allah’ım, sana sığındım, sana güvendim. Ben kendimi doğrucu başı görmekten vazgeçiyorum. Her insanın yaptıklarına bir başka insana zarar vermemek, helal yoldan çıkmamak kaydıyla saygı duyuyorum. Hayatımın her alanında doğrucu başı olmaktan, ‘Ben bilirim, ben çözerim!’ enerjisini üretmekten vazgeçtim. Ben bu enerjiyi ürettikçe, bütün işlerin benim başıma kaldığını gördüm. Herkese sorumluluklarını teslim ediyorum. Herkes kendi alanı içinde sorumludur. Onların deneyimlerine saygı duyuyorum. Daha önce yargıladığım, kendimden aşağı gördüğüm durumlar için de herkesten özür diliyorum. Af diliyorum. Şu andan itibaren onların hayat deneyimlerine saygı duyuyorum. Ben onların hayat deneyimlerine saygı duydukça onların da bana saygı duyduklarının farkındayım. Şükürler olsun, hamdolsun...” Bülent Gardiyanoğlu’nun “2 Tam Bir Tek” Kitabından alınmıştır.
: / :