Motivasyon Kartları

🌟 SOSYAL MEDYA

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Öncelikle “sosyal medya” ismi artık yaygın kullanıma sahip olsa da insanların sanal ortamda buluşup paylaşımlar yaptığı ortamların “medya” olup olmadığı ciddi olarak tartışmalıdır. Çünkü medyayı, her ülkede az ya da çok bağlayan yasalar ve mesleğin kendi içindeki etik ilkeler vardır. Bu ortamlarda ise hiçbir etik ilke yoktur. Herhangi bir insan herhangi bir yerden aldığı sahte bir e-posta adresi ile bir profil oluşturabilir ve istediği kadar yalan haber yayabilir. Bu nedenle medya denilmesi, esasen doğru da değildir. Sosyal ortamlar başlangıçta farklı bir heyecana neden oldular. İnsanlar yıllardır göremedikleri insanların hayatından günlük hatta saatlik haberdar oldu, yıllardır bulamadıkları eski arkadaşlarını bulabildiler. Ancak artık sosyal medya da evrildi. Bunların çoğu aynı şirketlerin elinde... Bazı sosyal medya ortamlarını gençler kullanırken, bazıları olgun yaş ve üzerine hitap ediyor. Aceleci olanlar fotoğraf paylaşma sitelerini, kısa mesajlı siteleri tercih ederken, zamanı bol olanlar fotoğraf, video ve yazının birlikte paylaşılabildiği siteleri tercih ediyorlar. Sosyal medyada ne yaparsanız yapın, size bir filtre uygulanıyor. Sitenin görmesini istediğiniz şey önünüze getiriliyor. “Kişiselleştirme” adı altında, bazı “varsayılan” ayarlar kullanılıyor. Bir süre sonra, sizin “beğen” tuşuna tıklamanızdan yola çıkılarak, satın almanız istenen şeylerin reklamı sürekli önünüze gelmeye başlıyor. Hatta bir terör saldırısı olduğunda kim ölmüş, kim kalmış, onun hesabını bile sosyal medya tutuyor. Dünyayı sallayan büyük icatlarda neden bizim de imzamız yeterince yok? Biz çok mu evcilik oyununa kendimizi kaptırdık? Ev, iş, yemek ye, yat, uyu, uyan, iş, akşama ev... Yine sabah iş... Bir ömür geçti... Ev, iş... İş, ev... Ev... Televizyon... Ev... Televizyon... Televizyon izle... Televizyon izlemeye devam et... Yine televizyon izle... Başkalarının geliştirdiği sosyal medya aslında bizlerin davranışlarını ölçümlemekte de kullanılıyor. Neyi seviyoruz, neyi sevmiyoruz? Elimizdeki cihazlar yüz tanıma (kameraları olduğu için), parmak izi tanıma (parmak izi okuyucuları olduğu için). Bizden istedikleri sürekli bir şeyler paylaşalım. Neyi seviyorsak beğen yapalım. Beğenmediklerimizi beğenmedi yapalım. Her hareketimizle biz sanki laboratuvardaki denek ve bu sistemi geliştirenler de laboratuvardaki fareleri gözlemleyen bilimadamı gibi gözüküyor. Bu anlattıklarımı paranoya haline getirmeye gerek yok. Sadece sizinle ilgili tek kişi incelenmiyor. Ülke halkı inceleniyor. Günlük milyarlarca veri sürekli süper bilgisayarlar tarafından analiz ediliyor. Peki biz bu milyarlarca veri incelenirken neler yapıyoruz? Önümüze gelen resmi sosyal medyada “yıkılmadım ayaktayım” olarak büyük gülücükler vererek paylaşıyoruz. Yediğimiz her şeyi herkesin gözüne sokarcasına paylaşıyoruz. Kendimizle, ailemizden birileriyle, işyerindekilerle tartışma içerisindeyiz. Televizyon başındayız. Elimizde cep telefonu. Başkalarının geliştirdiklerini satın alıyoruz ya da kullanıyoruz. Onlar da her hareketimizi gözetliyorlar. Hiç dikkat ettiniz mi? İnternet sayfası görüntüleme programları, cep telefonunu ilk satın aldığınızda ya da bilgisayarınıza, cep telefonunuza en basit kuracağınız bir oyunu bile kurarken, kurulum esnasındaki sözleşmeleri okudunuz mu? Yüzlerce sayfadır. Belli yerden sonra sıkılıyorsunuz. Tamam tuşunu tıklayıp devam ediyorsunuz. Sözleşmelerde bir madde diyor ki, size daha iyi hizmet sunabilmek için makinenizdeki verileri merkezimize iletiyoruz. Bunu reklam amaçlı kullanıyorlar. Keşke sadece reklam amaçlı olsa. Şimdi toplum olarak, iyi insan olarak yükselmemiz gerekiyor. Üreten mi? Laboratuvarda inceleme altında olan mı? Olacağız, birlikte buna karar vermemiz gerekiyor. Kişisel gelişim sadece sizin kendiniz için. Bu dönem çoktan geçti. Şimdi hepimizin birbirimiz için harekete geçmemiz gerekiyor. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Gönül Gözü” kitabından alınmıştır.
: / :