Dünyayı tanımak istiyorsanız, her dilden, her dinden arkadaşınız olsun. Lakin çocukluktan olan iki üç arkadaşınız var, onlar dışında kimseyle konuşmuyorsunuz... İslam evrenseldir. Siz de Müslüman iseniz, evrendeki her insana kapınız açık olmalı. “Şu dinden, bu ırktan, şu görüşten” diyerek kimseye kapınızı kapatmayın. İçinizde herhangi bir inanç yapısına karşı bir öfke varsa, üst aklın yönettiği bilinç yapısına geldiniz demektir. Üst aklın en büyük amaçlarından birisi, dinleri ortadan kaldırmak, ülkeleri pasta dilimi gibi küçültüp küçük devletçikler yapmak. O devletçikleri de faiz ve kredi batağı içerisinde yönetmek ve sömürmek. Bunun için asırlardır çalışıyorlar. Bunun için teknolojiyi de bilimsel keşifleri de sonuna kadar kullanıyorlar. Kitabın önceki bölümlerinde anlattığımız gibi, herkesin elinde zorunlu hale gelen, yirmi dört saat dinleme ve izleme yapma imkânı veren cep telefonlarını, akıllı telefon ve saatlerin adımsayarlarını, nabız ölçerlerini hatta gözbebeklerini gören kameralarını kullanıyorlar. Her yaptığınız işi gözetleyip, sizi sizden iyi tanır hale geliyorlar. Uyanık olun! Bu konuda çok ilginç bir olay yaşadım. Bir gün, Avrupa’da, Türkiye’de de şubeleri olan bir giyim mağazasına girdim. İlginç olanı şuydu: Cebimdeki telefonun şarjı bitmişti ve kapalıydı. Sonra uçağa binip Türkiye’ye döndüm ve sürekli o mağazanın reklamları cep telefonuma gelmeye başladı. Anladım ki telefon kapalıyken bile GPS ile yerinizi tespit edebiliyorlar. Konuştuğunuz dili hatta şivenizi bile çözebilen cep telefonlarının, akıllı saatlerin hatta artık yaygınlaşmaya başlayan akıllı televizyonların bunu yapabilmesi zor mudur? Elbette değil. Artık her insanın cebinde bir kamera ve ses kayıt cihazı var. Her oturma odasında, odayı gören bir kamera taşıyan televizyon var ve onun da üzerinde ses ve görüntü kaydedip, istediği yere gönderebilecek teknoloji var. Çünkü artık, akıllı televizyonlar hatta buzdolapları da internete bağlanıyor. Dünyanın bir yerinde oturan birileri, kredi kartı kullandığınız, cep telefonu taşıdığınız için sizin kaç gram beyazpeynir aldığınızı görebiliyor. Akıllı buzdolabınız sayesinde bunun kaç gramını bir günde tükettiğinizi, akıllı televizyonunuz sayesinde hangi koltukta oturup bu peyniri yediğinizi görebiliyor. Bu kadar gözetleme, izleme sadece reklam için kullanılıyor olsaydı, belki çok da endişelenmeyebilirdik. Sonuçta gönül gözünüzü açar ve reklamlara direnebilirsiniz. Ancak başka amaçlarla da kullanılıp kullanılmadığı, insanlık için henüz çok bilinen bir konu değil. Teknolojiye gömüldükçe, farkına varmadan evrenselleşmemizi de teknolojinin içine sokmuş oluyoruz. Hayat kokusu olmayan hormonlu domatese dönüyor. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Gönül Gözü” kitabından alınmıştır.