Gelişim Kartları

🌱 Feda-Kâr

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Kimi insanlar, hayatlarını başkaları için harcamaya, saçlarını süpürge etmeye bayılır. Bundan büyük keyif alırlar. Bunun karşılığını görürlerse, kendilerini çok iyi hissederler. Karşılık göremedikleri durumda ise çok kötü hisseder, adeta yıkılırlar. Böyle bir durumda, kişi ya kendisini ya karşısındakini yok eder. Ömrü heba olup gider. Bunun adı da “feda-kârlık”tır. Bu insanlar, kendilerini “feda” ederek “kâr” etmeyi umar. Toplum her ne kadar bunu “fedakârlık” olarak nitelese ve olumlu anlamda kullansa da sadece karşılık beklenmeden yapıldığı durumda iyidir. “İyilik yap, denize at!” atasözünde olduğu gibi, iyiliği karşılık beklemeden yaptığınızda, “sağ elin verdiğini sol el görmediğinde”, yani gösteriş için yapmadığınızda anlamlı ve güzeldir. Karşılık beklenerek fedakârlık yapılıyorsa, umulan karşılık gelmeyince insan kendi kendisini yemeye başlar. Bu çok kötü bir durumdur. Yıllar önce, çok kişiye beddua ettim. “Sana iyilik yaptım, şöyle yaptım, böyle yaptım... Oysa sen nankör çıktın! Sen de şöyle ol, böyle ol!” gibi söylenip durdum. Yani adeta elimde bir muhasebe defteri, sürekli alacak verecek hesabı yapıyordum... Elbette bu alacak verecek hesabı her zaman tutmuyordu. Sonra kendi kendime, “Sen bunları Allah rızası için yapmadın ki! Nefsin için, karşılık bekleyerek yaptın. Bunları Allah rızası için yapmış olsaydın, gece yatarken, ‘Allahım, bana düşeni yaptım, karşılığı senin...’ diyebilirdin. Oysa nefsin için yaptın ve karşılığını bulamayınca böyle bunalıma girdin...” diyordum. Pek çok insan aynı durumda. Fedakârlık yapıyor. Kendini erteleyip başkaları için yaşıyor ve sonra umduğunu bulamayınca da sabah akşam beddua ederek, negatif bir enerji içinde kendi kendini yiyip bitiriyor. Bir yandan da bedduası tuttu mu diye sahte sosyal medya hesapları açıp, o kişileri takip ediyor. Özetle, yıllarını boşa harcıyor. Zamanı boşa harcamak israfın en büyüğü... Kalbinizde kin ve intikam duyguları varsa, kişisel gelişimle şifalanamazsınız. Önce kalbinizdeki kin ve intikamı bulup temizlemeniz gerekir. Birçok insan kıymetini bilmese de Kuran, çok önemli bir kişisel gelişim kitabıdır. Kalbinizdeki kin ve intikam duygularını temizlediğinizde Kuran’dan çok fazla faydalanabilir hatta şifa bile bulabilirsiniz. Kalbinizde bir açılım oluşturabilir, inanılmaz bir sevgiyle tüm evreni kucaklayabilirsiniz. Kuşları, böcekleri, hayvanları, bitkileri sevgiyle kucaklayabildiğinizi hissedersiniz. İşte o zaman, rüzgârın sizinle konuştuğunu, hayvanların zikrini duyduğunuzu fark edersiniz. Yağmurun sesini, bir çiçeğin hislerini duyabilirsiniz... Elbette bunları kuşlarla konuşmak için değil, evrene duyduğunuz sevgi nedeniyle yapıyor olmanız gerekir. Diğer türlü, kuşlarla konuşmaya çalışan biri olarak yine dengenizi bozar, belki de kafayı yersiniz. Uyku modundan çıkmak, kendimizi geliştirmek ve üretmek zorundayız. Yoksa bir uykunun içinde heba olup, bu acı bedende yıllarımızı boşa harcayıp gideceğiz. Ekip olarak yıllardır, insanları gördüğümüz, bildiğimiz, dilimizin döndüğü kadarıyla uyarmaya, uyandırmaya çalışıyoruz. Çünkü farkındalığınız kadar sorumlusunuz. Bildiğinizi başkalarıyla da paylaşmak zorundasınız. Bu yüzden bugüne kadar bildiklerimizi, öğrendiklerimizi kendimize saklamadık, herkesle paylaştık. İnsanların faydalanması için “Nefes21” portalını ve cep telefonu uygulamalarını oluşturduk. Burada teknolojinin imkânları öyle güzel kullanıldı ki, birçok ekip arkadaşımız sesini bütüne duyurabilmeye başladı. Amacımız bütüne hizmet oldu. Bu sayede, gerekli yeterliliklerini sağlayan herkese platformu ve diğer imkânları açabildik. Ekip arkadaşlarımız portalımızda yazı yazabiliyor, stüdyolarımızda ses kaydı yapabiliyor. Bunu bir adım daha ileri taşıyoruz ve isteyen herkesin, uzman olduğu bir konuda, isterse bir yemek tarifi olsun isterse resim yapmak olsun, çevrimiçi eğitim vermesi için uluslararası projemiz başladı. İnsan niyet ederse ve nasibinde varsa onun için yollar açılır. Buna kendi hayatımda birçok kez şahit oldum. Bir noktaya geldiniz ve “Elimde ne var ne yoksa gitti. Bir şey kalmadı...” diye düşünüp çaresiz hissediyorsunuz. Tam da o noktada ümidinizi kaybetmeyin. Sizi buraya kadar getiren, buradan ötesine de götürür. Yoksa zaten yola çıkarılmazdınız. İnat ettiğimiz için çıkmamamız gereken yollara çıktık ancak ilahi sistem kimsenin kötülüğüne çalışmaz. Allah kimsenin kötülüğünü istemez. Yaradan’ın yaratıcılığı sürekli cezalandırm değil, affetme ve hataları düzeltmeye önem veren bir yaratıcılıktır. Bu nedenle insanların hataları için pişman olması istenir ve tövbe kapıları hep açık tutulur. Canınızı sıkan bir şey olduysa, önce şunu hatırlayın: Siz çağırdığınız için oldu. Hz. Yusuf Peygamber’in öyküsünü hatırlayın. Münafıklar arasında olmaktansa zindanın daha hayırlı olduğunu söyledi ve bu nedenle zindana konuldu. Bu yüzden ne söylediğinize, ne dilediğinize, ne çağırdığınıza hep dikkat edin. Her dilek, her temenni, her iddia bir kontrattır. “Allahım çocuklarım mutlu olsun, varsın ben mutlu olmayayım...” derseniz, çocuklarınız mutlu olur siz perişan. İmzalamayın böyle kontratları. “Hep birlikte mutlu olalım...” deyin. Kimseyle rekabet etmeyin. Rekabet kıtlık bilincidir. İhtiyacınız yoktur rekabete. Siz orijinaliniz, özünüz olun, zaten sizinle kimse rekabet edemez. Siz zaten teksiniz. Nasıl ki DNA’nız parmak iziniz, irisiniz hatta kalbiniz, karaciğeriniz milyarlarca insanın hiçbirisiyle aynı değil, huyunuz, karakteriniz de aynı değil. İyi bir ressam ne kadar taklit edilirse edilsin, yine de iyi, yetenekli bir ressamdır. Nasıl ki yan yana iki dükkândan biri dolup taşarken diğeri boş kalırsa, bir başkası sizin nasibinizde olanı engelleyemez. Yıllar önce, soğuk bir Brüksel akşamı, arkadaşlarımız bizi spagetti yemeye götürmeyi teklif etti. Hava serin olduğu için çıkmak istemedim ama çok ısrar ettiler. “Yiyebileceğim en güzel spagetti” olduğunu söylediler. Akşamüzeri saat 17.00’de gidip aracı park ettik. Dışarısı oldukça soğuk ve yağmurlu... Restoran 18.00’de açılıyordu. Bir tabak makarna için bir saat bekleyecek olmak tuhafıma gitti. “Sabret, bundan da bir şey öğreneceksin...” diyerek ikna ettiler. Saat 18.00 olduğunda hayretle gördüm ki bizim gibi bekleyen başkaları da varmış ve dükkân açılır açılmaz doldu. Restoranı iki rahat, neşeli adam işletiyordu. Çok güzel bir yemekti. Dükkân sahibi kadın çok neşeli, herkesle şakalaşıyor, elemanlarıyla şakalaşıyor. “Tamam...” diye düşündüm. “Bolluğun nereden geldiği belli oluyor.” Çocukken hemen herkesin okuduğu bir öykü vardır: Asık suratlı adam bal satmayı başaramaz, güler yüzlü adam sirke satmayı başarır. Aslında hepimiz, nasıl olması gerektiğini biliyoruz ama yapmak için harekete geçmiyor, hep erteliyor, gelecekte bir zamana bırakıyoruz. Oysa doğru olanı şimdi yapmaktır. Bazen, bir atölye çalışması yapıyorum ve vesvese hemen konuşmaya başlıyor: “Hiçbiri memnun kalmadı. Tekrar gelmeyecekler. Kimseye faydan olmayacak...” Durup ona şöyle cevap veriyorum: “Yıllardır konuşuyorsun, hiçbir konuda haklı çıkamadın çünkü henüz olmamışı, geleceği yalnız Allah bilir.” Gelecek henüz olmadı ve ne olacağını da biz bilmiyoruz. O halde neden gelecekte olabilecek ama olmamış bir olumsuzluk üzerine kafa yorup daha işe başlamadan yorgun ve bezgin düşelim? Siz niyetinizi temiz tutun, vesveseye kulaklarınızı kapatıp hayırduanızı edin ve işe girişin. Önemli olan niyetinizi güzel bir şekilde ortaya koymaktır. Sonrasında başarılı olun ya da olmayın, hiç çaba göstermemekten daha iyi bir iş yapmış olacaksınız. Hz. İbrahim ateşe atıldığında bütün canlılar, alevleri söndürmek için seferber olur. Bunlardan biri olan fil, karıncanın bir damla su taşıdığını görünce, “Senin ne haddine bu koca ateşi söndürmek?” demekten kendini alamaz. Karınca ise cevap verir: “Tarafımız belli olsun, bana yeter.” Siz de ertelemeyin. Tarafınızı belli edin, ilk adımı atın ve sonrasını getirmeye çalışın, takdir eden, edecektir. Unutmayın ki evrenin hiçbir yerinde iyi niyet, çaba, güzel duygular, düşünceler, dualar boşa gitmez. Öte yandan, üretken olmaya niyet ettiğimde fark ettiğim şeylerden biri, faydalı bir işe doğru hareket etmeye başladığımda ortalığın nasıl karıştığıydı. Bunu ilk başta fark etmek kolay değildir. Benim yıllarımı aldı. İyi bir şey yapmak için adım attığımda etrafımdaki pek çok şey hareketleniyor, adeta vazgeçirmeye çalışıyordu. Fakat tembelleşip uyku hali içinde kalmaya dönünce yeniden sakinleşiyordu. Bununla ilgili gözlemler yapmalısınız. İyi bir şey yapmaya doğru adım attığınızda etrafınızda, olumsuz yönde neler hareketleniyor, bunu gözlemleyin. Ayrıca şunu da gözlemleyin: Olumsuz yönde hareketlenen kişi ya da olaylara karşı ne kadar dengedesiniz? Yani hemen sinirleriniz bozulup dikkatiniz dağılıyor mu, yoksa dengede kalmayı başarabiliyor musunuz? Kendi hayatımda şunu fark ettim: Eğer hayırlı bir iş yapacaksam, etrafımdaki herkes sorun çıkarmaya başlıyor. Ortalık karışıyor. O onunla, bu bununla sorun yaşıyor. Bir anda telefonlar geliyor, e-postalar coşuyor, kırk gündür aramayanın arayası tutuyor. Sinirleniyorum, fikri yapamıyorum, vazgeçiyorum... Vazgeçince de telefonlar kesiliyor, tartışmalar bitiyor, arayan soran kalmıyor... “Nihayet sessizleşti ortalık, hadi işimi yapayım...” diyorum, tekrar telefonlar kilitleniyor. Kapının önünde insanlar kuyruk oluyor. Markete gitmekten hasta ziyareti yapmaya kadar birçok iş ortaya çıkıyor ve “Hadi Bülent!” demeye başlıyor insanlar... Yani ne zaman bir proje yapacağım tutsa, herkesin benimle işi oluyor. Ne zaman ki işi yapmaktan vazgeçiyorum, herkes ortadan kayboluyor. Bu kitabı yazmaya niyetlendiğimde de benzer bir süreç yaşadım. Normalde çok sabırsız olduğum için yazma özürlüyümdür. Her insanın üretkenlik formatı farklıdır. Kimisi yazarken akıştadır, uzun uzun yazmaya bayılır, bıraksanız saatlerce yazar. Kimisi de benim gibi konuşmayı yazmaktan daha çok sever. Fakat zamanı gelince yazmak için hazırlıklara girişir, sabırla çalışmak için direnirim. Kitapta yer vereceğim konuları toparlamaya çalışırken de defalarca beklenmedik sorunlar çıktı. Ne zaman ki “Boş ver, yazmayacağım...” dedim, sorunlar kayboldu. “Hadi artık, başlayayım...” dedim, yeniden beni engelleyecek problemler baş gösterdi. Eğer farkındalığınız varsa ve akıştaysanız, vesvesenin sizi yıldırmasına izin vermezsiniz. Hayırlı bir işe niyet ettiyseniz, vesvese ne derse desin, sizin sabırla çalışmaya devam etmeniz gerekir. Siz de zihninize gelen olumsuz düşünceleri, kendinize en uygun şekilde durdurma yollarını bulacaksınız. İçdünyanda vesvesesiyle seni engelleyen sesin sana ait olmadığını fark etmen yeterli. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
: / :