Televizyona kimi çevrelerde “silly box” denilir. Yani: “aptal kutusu.” Bunun sebebi, televizyon yayınlarının geniş kitleleri, eğer hedef buysa, pasifleştirebileceği, çalışmaktan, üretmekten hatta okuyup yazmaktan, düşünmekten bile alıkoyabileceği iddiasıydı. Bunu bir adım daha ileri götürüp aynı odada oturan insanların bile birbirleriyle konuşmamasını sağlayabileceğini söyleyebilirsiniz. Televizyon, bunu başarabiliyor çünkü... Şimdilerde televizyon yayınlarının içerik ve şekilleri de değişti. Karasal yayınlara zamanla kablolu seçenekler, şifreli uydu yayınları ve şimdi de internet yayınları ile dijital izleme platformları eklendi. Artık neredeyse dünyadaki her bir insan için özel bir televizyon kanalı kurabilecek kadar imkân ve içerik var. Böyle olunca toplumun hipnotize kutusu olan yayınlardan uzak kalabilmek ve onun yönlendirmesinden korunabilmek de zorlaştı. “En tehlikeli insan, on sözünden dokuzu doğru olandır...” şeklinde bir söz vardır. Çok doğru bir sözdür çünkü her sözü yalan olanı zaten bilir ve güvenmezsiniz. Dokuz sözü doğru olan ise onuncu sözüyle sizi en olmayacak şekilde yanlış bir bilgiye yönlendirebilir. Bugünkü yayınların tehlikesi de burada. Bugün artık dijital platformlarda neredeyse sınırsız seçenek var. Bu seçenekler içinde belgeseller de bulunuyor ve yeni düşünceler, inanç kalıpları ekiliyor. Öyle ki insanlar, bu yayınları izleyerek “evrenden bir şey isteyebileceğini” sanıyor. Oysa evren de canlı ve cansızlardan oluşan bir yapıdır. Size hediye getirecek bir kargocu değildir. Kendi iradesi yoktur. Bizim gibi yaratılmıştır. Geçmişte filmlerle yapılan yanlış “yönlendirmeler”, bugün dijital platformlar ve internet yayınları ile yapılamasın diye çok daha dikkatli olmanız gerekiyor. Hiçbir şey tesadüfen yapılmıyor, yayınlanmıyor. Bir film izlerken siz yalnızca erkek ve kadın kahramanın, başroldekilerin ilişkisine yoğunlaşırken, figüranların da bunlara sadece destek olduğunu varsayarken, asıl hikâye arka planda dönüyor. Gözünüzün görmediği ancak beyninizin çok iyi gördüğü onlarca simge, ifade, öykü arka planda sürekli tekrarlanıyor. Satanist sembollerden, kriminal yönlendirmelere kadar birçok obje artık “gözünüze değil beyninize gösterilecek şekilde” bu yayınlara eklenebiliyor. Bu nedenle eskisinden çok daha fazla uyanık olmak zorundasınız. Birileri bilinçaltınıza bazı kurguları sokmak istiyorsa, bunu ancak farkındalıkla engelleyebilirsiniz. Detaycı biriyseniz bunları görebilirsiniz, ama genelcilerin de görebildiği bir şey vardır: Bu da her filmin tek öyküden oluşmadığı... Dikkat ederseniz, bir oyuncunun sadece tek bir filmde bir hikâye anlatmadığını da fark edersiniz. Peş peşe devam eden filmleriyle bir bütün halinde, bir başka hikâye daha anlatmaktadır. Örneğin ortalama, herkese sempatik gelecek, geniş kabul görecek bir oyuncu alınır ve önce taksi şoförü rolünde oynatılır. Daha sonra polis veya dedektif rolünde görünür ve daha fazla güven duyarsınız bilinçaltında. Sonrasında aile babası olur, sonra devlet başkanlığına terfi eder. Gün gelir çok daha yüce bir güç olarak filmde karşınıza çıkar ve sonunda size tüm hayatınızı etkileyecek bir mesajı onun ağzından verirler. Bu da genellikle sizin değil, sizin gibi milyarlarca insanı yönlendirmek, yönetmek isteyen yapıların işine yaracak bir mesajdır. Bir insanı Evrim Teorisi’ne inandırmak, atalarının maymun benzeri bir hayvan olduğunu kabul ettirmek, özellikle semavi dinlerden birine mensupsa yani, “yaratılışa” inanıyorsa, çok zordur. Ancak aynı kişiye Afrika’da bulunmuş birkaç fosil, birkaç kemik kalıntısı gösterip üstüne de bilimkurgu izletirseniz, mesela dünyaya hayatın uzaydan gelmiş olabileceğine ya da bugünden bir zaman yolculuğu ile geçmişe giden insanların, ilk canlılara medeniyeti öğrettiğine inanabilir. “Hakikati görmek” konusunda da her zaman dua etmeyi ihmal etmeyin. Sizi uyutmalarına, yönlendirip yönetmelerine izin vermeyin. Doğduğunuzdan beri kodlar ekiyorlar bilinçaltınıza ama siz içsesinize güvenin. Bu kodları tespit edip temizleyin. “Burada helal olmayan bir şey varsa Allahım bunu bana hissettir...” diye dua edin ve ümitsiz olmayın. İslam inancında olanların iyi bildiği bir ayet vardır. Enfal Suresi 30. ayette şöyle der: “Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır...” Yani kötü niyetli olanlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz iyi olduğumuz sürece yalnız değiliz... Moral bozmadan, kendini zayıf ya da güçsüz hissetmeden çalışmaya devam... “Allahım bana senin hakikatini göster...” diye dua ettikten sonra işimi kaybettim, evimi kaybettim, zorluklar yaşadım, dibe vurdum. Sıfırın altına düştüm çünkü tutunduğum bütün dünyalıklar Rabb’ime ulaşmama engeldi. Gücümü makam, mevki, dünyalıklardan aldığımı fark ettim. Siz bu duruma düşmeyi beklemeyin, dünyalıklarınız gitmeden, gücünüzü Allah’tan alın, sevgiye, hoşgörüye kalbinizi açın. İlahi akışa güvenin ve yüreğinizi ferah tutun. Kimseye değil, kalbinize inanın. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)