Gelişim Kartları

🌱 Öfke Eken, Fırtına Biçer...

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Biz bir insanla husumet yaşadığımızda içimizden öfke göndeririz. O da aynı şiddette bize saldırır. Her enerji topraklanır. Bunun için aksilikler ve olumsuzluklara karşı yardımlaşma önerilir, “Sadaka ver...” tavsiyesinde bulunulur çünkü sadaka ve söylenilmemiş, dillendirilmemiş yardımlar, sizin enerji alanınızdaki olumsuz enerjileri topraklar. Sadaka, hayırdua etmek, iyilik düşünmek, iyilikte olmak, negatif enerjileri yok eder. Bunları ne kadar çok yaparsanız o kadar çok topraklanırsınız. Biri trafik kazası yapar, taklalar atar ama burnu kanamadan çıkar. “Verilmiş sadakası varmış!” deriz. Ya da kolu kırılarak çıktı diyelim, biliriz ki bir yerlerde birine bir iyilik yapmış ve daha feci bir yaralanmadan kurtulmuş... Burada önemli olan noktayı unutmayın: Birine yardım etmenin faydası size olacak, üzerinizdeki negatif enerjiyi topraklayacak ve sizi çarpılmaktan kurtaracak ancak bu gösteriş için yapılmamışsa olacak. Eğer gösteriş amaçlı birine yardım ederseniz, onun bir iyilik olmadığını bilmeniz gerekir. Açıktan yardım, ancak “ibret olsun” diye, “olumlu anlamda birilerine örnek olmak şartsa” olabilir. Ünlü bir sanatçıysanız ve insanların dikkatini kimsesiz yaşlılara çekmek istiyorsanız, kameraların önünde bir huzurevi ziyareti yapabilirsiniz. Burada amaç özendirmektir ve başkalarını da bu işe teşvik etmiş olursunuz. Fakat bunu yapma imkânınız yoksa ve sırf, çevreden birileri sizinle ilgili “Ne kadar iyi kalpli bir insan!” desin diye huzurevine gidip sonra da bunu anlatıyorsanız, iyilik yapmış olmuyorsunuz. Kapalı, gizli yapılan yardım her zaman daha iyidir çünkü yardım alan kişiyi de rencide etmemiş, yokluktan dolayı daha fazla üzmemiş olursunuz. Lütfen dengede olun ve keyifli olmaya çalışın. Dengede olduğumuzda, keyfimiz yerinde olduğunda, sözgelimi eşimle ortak niyetlerde bulunup niyetlerimizi koruduğumuzda Rabbim nasip ediyor, daha hızlı oluyor. İnatlaştığımızda daha yavaş oluyor. Siz de bunu deneyin. Evin içinde eş ve çocuklarla ortak niyetlerde bulunun. Fakat diktatörlük yaparak, “Benim niyetime katılacaksın!” diye değil, herkesin inanarak ve keyif alarak, heyecan üreterek katılabileceği niyetler olsun. Eğer maaşlı bir yerde çalışıyorsanız, işinizi sevmeseniz de ay başında maaşınızı alırsınız. Maaşlı çalışılan bir yerdeyseniz ve işinizi sevmiyorsanız, sizin bütüne hizmet vaktiniz geldiyse, şirketteki herkes sizinle uğraşır. Herkes sizi delirtir ki o işten ayrılasınız. Sizi kızdıranlar varsa aldırmayın ve bir ödev belirleyin kendinize. Mesela kısa süre içinde başlayacağınız bir proje hazırlayın. Bir şeyi başlatıp geliştirmek ve sonuca ulaştırmak projedir. Bu nedenle projeniz bir yumurtayı dolaptan çıkarıp rafadan pişirip servis etmek de olabilir, bir kazak örüp yetiştirme yurdundaki çocuklara götürmek de... İlla ki çok çok büyük bir proje olmasına gerek yok. Önemli olan başlayıp bitirebilmektir. Almanya’da seminerlerimize katılan kadınlardan bir grup, dolma sarma konusunda maharetliydi. Sonunda bunu projelendirmeye karar verdiler. Dolmaları sarıp kermes düzenleyip sattılar ve parasını Afrika’ya gönderdiler. Onların gönderdiği paralarla bir köyde su kuyusu açıldı. Sizi kızdıran şeylerle kendi ömrünüzü törpüleyeceğinize, hemen bir proje hazırlayın başlayın ve geliştirip bitirin. Yerinde sayan insanları sevmiyorum. Proje üreten, çalışan insanları seviyorum. Üretkenliğimi sabote edenleri sevmiyorum, katkı sağlayanları seviyorum. Kendi adıma benim enerji jeneratörüm üretmek... Söylenen insanlar beni engelliyor, enerjimi kesiyor. Bu nedenle söylenen, sürekli bir yerlere, birilerine takılı kalan insanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Böyle insanlar, enerjilerini başkalarından alır. Enerjinizi bunlara kaptırmayın. “Ona küstüm! Bununla konuşmuyorum! Şununla darıldım!” demekle geçti hayatım. Artık buna noktayı koydum ve enerjimi proje üretmek ve gerçekleştirmek için harcamayı tercih ettim. Size de bunu tavsiye ediyorum. Unutmayın ki size gelip sürekli söylenen, üretim yapmanızı engelleyen insanlar sizin kul hakkınıza girdiği gibi, siz de onu dinleyip hak vererek oyalanmasına ve tekâmül edecekse etmeyip orada kalmasına neden oluyorsunuz. Yani siz de onun kul hakkına giriyorsunuz. Ben bu gidişe “Dur!” dedim. Siz de deyin. Bir gün bir arkadaşım bana derdini anlatmak istedi. “Olur...” dedim. “Yalnız sonunda haklı olduğunu söylememi isteyecek misin?” “Tabii ki haklı olup olmadığımı bilmek isterim.” “O zaman sorun yaşadığın kişiyi de getir, ikinizi birden dinleyeceğim.” “Yok o zaman.” Vazgeçti anlatmaktan çünkü biz hep haklı olduğumuzun söylenmesini isteriz. Karşı taraf gelip suçlu olduğunuzu anlatacaksa işinize gelmez. Bu nedenle hep tek taraflı anlatıp sonra da “haklı” olduğumuzu duymayı isteriz. Tek taraflı olan arkadaşlarımı yavaş yavaş eledim hayatımdan. Bazı insanlar vardır ki onları uzaklaştıramazsınız. Mesela anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz, çocuğunuz. Onlar da şifalanacaklar ve hayatınızda kalmaya devam edecekler elbette. Ancak kimi insan bir yılda kimi insan on yılda farkındalığa ulaşır. Bu nedenle onlara karşı da zorlayıcı olmadan ama dengeyi koruyarak ilişkinizi sürdüreceksiniz. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
: / :