Gelişim Kartları

🌱 ON YIL ÖNCE NEREDEYDİN?

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

İnatçılık yapmayın... Bazen inat ederiz ve biz inat ettikçe gelecek darbe şiddetlenir. Ondan sonra da kuzu kuzu yine yapmak zorunda kalırız. Kendi kendinizle inatlaşmanızın size faydası yoktur. Farkındalığa geçin ve kabullenmeyi öğrenin. Başaracaksınız... Herkes başaracak... Henüz başaramadıysanız, tek sebep inatçılığınızdır. Direnciniz çok önemli bir etkendir. Bugün bana sorsanız, “Biriyle savaşın var mı?” diye, cevabım “Yok...” olur. Fakat bunu ancak epeyce zaman geçirdikten sonra anlarız. Bir gün, yaşça benden epeyce büyük bir kadınla konuşuyorduk. Sonunda, “On yıl önce neredeydin sen evladım?” dedi. “Neden daha önce çıkmadın karşıma?” Cevap verdim: “Bunalımdaydım...” Güldük ama doğruyu söylemiştim çünkü on yıl önce kendimle inatlaşan biri olarak farkındalığa geçemiyor, bırakın başkasını, kendime bile faydam olamıyordu. Hepimiz başaracağız. Farkındalık alanına geçip orada kalacağız ama sonra muhtemelen aynı şeyi söyleyeceğiz: “Daha önce neden bilmiyormuşum?” Bunu daha fazla zaman kaybettikten sonra söylemek istemiyorsanız, bugünden harekete geçin. Takılı kaldığınız bir arızanız, tutunduğunuz bir arızanız olup olmadığını araştırın. Affedemediğiniz biri, bir olay var mı? Savaşınız var mı? Araştırın, bulun ve çözün. Zaman kaybetmeyin çünkü bu kıymetli zaman sizin zamanınız. Kalan ömrünüzün ne kadarını bu olaylarla heba etmeye devam etmeyi düşünüyorsunuz? Artık bu konuda karar verin. Diyelim ki 10 puanlık bir enerjiniz var. Bu sizin toplam enerjinizdir. Bu enerjinizin ne kadarını çözülememiş meselelere harcayacak, buna devam edeceksiniz? Ya da ne kadarını yeni bir şey için kullanmayı düşünüyorsunuz? Bu elinizdeki değerli kaynağı, eskiye, çözülememiş sorunlara mı harcayacaksınız yoksa yeni bir şeyler yapmak için mi? Amacınız geçmişin travmalarında, helalleşilememiş ilişkilerinde, çeşitli korkuların esiri olarak acı bedende yaşayıp kendi kendini tüketmek mi yoksa huzuru bulup, yeni şeylere açık olup üretmenin mutluluğunu tatmak mı? Buna karar verdiğinizde başaracaksınız... Kendi hayatınızın hazine ve maliye bakanı sizsiniz. Elinizde bir kaynak var ve bunun bir kısmını yol, su, elektrik gibi altyapı hizmetlerine, bir kısmını personel gideri gibi üstyapı hizmetlerine harcamanız gerekiyor. Pek çok şey lazımmış gibi geliyor ve elinizdeki kaynak da sınırları olan bir kaynak çünkü insan sınırsız değildir. Siz bu kaynakların 10’da 9’unu başkaları için kullanırsanız, kalan 1’lik bölüm sizin için yeterli olmayacaktır. Kimi insanlar tüm enerjisini başkaları “çarpılsın” diye harcar. Bir şekilde bir travma yaşamış, sözgelimi aldatılmıştır, güveni kötüye kullanılmıştır ve hayatının geri kalanında, tüm enerjisini o kişi “Çarpılsın! Mahvolsun! Beter olsun!” diye beddua okuyarak tüketir. Gece gündüz onu düşünür, beddua eder, perişan olsun, ölüp gitsin sonra da cehennemde yansın ister. Oysa tükettiği şey kendisidir. Kendi kıymetli zamanı ve enerjisini, kişisel hazinesini heba etmekte, kendi hazinesi damla damla boşalırken, başkası için kötü şeyler düşünmekten, istemekten, kendi hayatını yaşayamamaktadır. Kendi hayatımda önemli bir gözlemim şu oldu: Kim için ne dilediysem, başıma geldi... Kimin çukura düşmesini istediysem kendim çukura yuvarlandım. Kimin sıkıntı çekmesini istediysem kendim de sıkıntı çektim. Kimin hastalanmasını istediysem kendim ateşler içinde yandım... Bunları fark ettikten sonra artık başkası için kötü bir dilek dilemeye korkar oldum. “Mademki başkası için dilediklerim benim de başıma geliyor, o halde niye kötü dilekte bulunayım?” diye düşündüm ve beddua etmeyi bıraktım. Zaten kötü dua etseniz de büyük ihtimalle tutmayacak, tutsa da sizi mutlu etmeyecek çünkü siz de bir şekilde etkileneceksiniz. O halde enerjinizi böyle heba etmeyin. Size bir faydayı yoktur. Kendi adıma artık “Allah herkesin iyiliğini versin...” diye dua ediyorum. “Allah her şeyin en güzelini versin, sağlıklı olalım, mutlu olalım...” Artık benim canımı yakan kişinin acı çekmesini, canının yanmasını istemiyorum. Zaten onun amacı da o değildi. Belki farkında değil ama bana bir şey öğretmesi, bir şeyi hatırlatması için görevlendirilmişti ve gelip görevini yaptı, çekti gitti. Onunla uğraşacağıma, bu olayın başıma niye geldiğini düşünüp çözmek ve onun için de “Allah senin de iyiliğini versin...” diye dua etmek en güzeli. Biliyorum ki ona beddua edip de asıl altta yatan olayı görmezsem, yani farkındalıkla davranmazsam, yine aynı olayla karşılaşacağım. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Yüreğiyle Konuşanlar” Kitabından alınmışıtr.
: / :