Doğduğunuz günden bugüne kadar kafanızın içinde o kadar olumsuz sesler, görüntüler, kokular, tatlar, duygular, hareketler, yaşanmışlıklar var ki gün içinde herhangi bir hareketle onlar bilinçaltında tekrar tetikleniyor ve köpürmeye başlıyor. Bilinçaltındaki bu olumsuzluklar helalleştikçe, şifalandırdıkça iyiye gidiyor. Önceki satırlarda, sizden bir liste yapmanızı ve sizi keyiflendiren, coşkulandıran, mutlu eden şeyleri yazmanızı istemiştim. Ara ara o listeyi önünüze koyup sizi neşelendiren şeyleri, mutlu edenleri hatırlamanız ve tekrar hayatınıza dahil etmeniz gerekir. Hayat, sadece ciddiyetten ibaret olursa çekilmez bir yer haline gelir. Bu nedenle neşe, mutluluk da gerekir. Sadece gözlerinizi çevirip dışınızdaki dünyaya bakmanız bile hayatın ne kadar renkli bir yer olduğunu, ne kadar cıvıl cıvıl olduğunu anlamanız için yeterlidir. Size de cıvıltı lazım. Kuşlar, kelebekler gibi cıvıldamayı bilmeniz lazım. Geçmişte belki zor dönemler yaşadınız, belki sizi yetiştirenler de zor dönemler yaşadı. Belkitemiz suyun, gıdanın bulunmadığı dönemlerden geçildi ancak bugün inanılmaz bir bolluk içindesiniz. Allah nasip etmese insanlar bunları bulamaz, düşünemez, yapamazdık. Bunun için şükredelim ve gülümseyelim. Sonra ihtiyacı olan insanları belirleyip onlara da destek olalım. Kendi güvence kalenizi kurdunuz ve içine yerleştiniz. Sonra “Dünya batsa bana ne?” derseniz, o batan dünyanın içinde sizin kale de gider. Siz bu dünyaya kendinize bir şeyler alıp sonra kapı- larınızı kapatmak üzere gönderilmediniz. Yardımlaşma, dayanışma, sizin görevleriniz arasındadır. Bilinçaltınızı güncellemeniz, farkındalık içinde olmanız bunları hatırlamanız için gereklidir. Kimi zaman çevrenizdeki, çok yakınınızdaki insanların da size ihtiyacı olur. Hayat bir dengedir. Evin içindeki sorumluluk havuzu, mutluluk, üretkenlik havuzu ve bundan kimin ne kadar çektiği önemlidir. Evde biri çok yetenekli olur, anne baba onun yeteneklerine asılır, onu desteklemeyi abartırsa beceriksiz olan çocuk kendini geri çeker ve gelecekte muhtemelen de iki kardeş değil iki düşman gibi olurlar. Demek ki çocuklarla ilgilenirken bile dengeyi kaybetmemek gerekiyor. Sorumluluğu da, ilgiyi de, sevgiyi de, zaman geçirmeyi ve desteklemeyi de bölüştürmek gerekiyor. Her çocuğun yetenekleri farklı olduğu için bunları ayrı ayrı tespit edip ayrı ayrı desteklemek, güzel sözlerle yönlendirmek gerekiyor. İnanın zor gibi görünse de zor değildir. Farkındalıkla kolaydır. Siz farkındalık içinde olur, dengede kalmayı başarırsanız, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Sizin zihninizin içi düzeldiğinde, etrafınızdakiler de düzelecek, sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Asıl hesabınız bu olmalıdır. Ben ümitli olursam herkesin ümitli olduğunu gördüm. Ben karamsar olursam eşim de karamsar oluyor. Ben neşeli olursam çocuklarım da neşeli oluyor. Ben işimi sakin ve dengede yaparsam, birlikte çalıştığım insanlar da aynı şekilde yapıyor. Aynı şekilde siz başkasını yargılarken, başkasının yaptığı işe laf söylerken kendinizi aynı duruma düşmüş bulursunuz. Bunu fark ettiğinizde kendinizi dengeye almanızın zamanı gelmiştir. Siz kendinizi dengeye alırsanız, çevrenizdekiler de alacaktır. Diyelim ki biri size bir laf etti, siz buna alınırsanız, enerji sizin üzerinizden topraklanır. Laf, söyleyenin yanına kâr kalır ama üstünüze almazsanız, “Allah iyiliğini versin...” deyip geçerseniz, sözü edenin üzerinde kalır veya onun ya da yakınlarının üzerinden topraklanır. Yani ettiği lafı yaşayarak nötrlenir. Birine kırıldığınızda, üzüldüğünüzde, kafaya taktığınızda bu hareketiniz emin olun, karşı tarafa çok iyi gelir. Oysa aldırmayıp “Allah iyiliğini versin...” dediğinizde, enerjisini sizin üzerinizden nötrleyemediği için ciddi huzursuzluk duyar. İnsanların gerilimlerini atmak için sizi bir paratoner gibi kullanmalarına izin vermemelisiniz. Tam tersine, siz onlara iyi duygular göndermeli, güzel sözler söylemelisiniz. Bu da ancak farkındalıkla olur. Prensip olarak herkesin iyiliğini isteriz. Teoride hepimiz böyleyizdir. Bunun pratikte de olmasını istiyorsanız, “Allah herkesin iyiliğini versin...” demeyi hiç ihmal etmemeniz gerekir. Denge iletişimi, telepatik iletişim budur. Hazine değerindedir. Bunu hayatınızda uygulayın. Bir eylem yapacaksınız, bir işe, bir projeye girişecekseniz, içinizden bir ses şöyle der: “Yat, uyu...” Ağırlık basıyor, koltukta uyuyakalıyorsunuz. Fakat kalkıp yaparsanız çok büyük bir paylaşım, çok büyük etki uyandırıyor. Şunu artık anladım: Durduğum yerde uyku geliyorsa, güzel bir şey yapmak üzereyim... Tembelleştiğimi fark ettiğimde, ötelediğimi fark ettiğimde, öfkelenmeye başladığımı fark ettiğimde veya üstüme ağırlık, uyku bastığını fark ettiğimde, “Bugünlerde harika bir şey ortaya çıkacak!” diyorum. Perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor. Harika bir şey yapacaksanız, önünüze çok iyi bir kısmet çıkacaksa hemen üstünüze miskinlik çöküyor. Durduk yerde miskinlik basıyorsa, perşembenin gelişini anlayın ve fırsata hazırlanın. Treni kaçırmamak için uyanık kalın. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Yüreğiyle Konuşanlar” Kitabından alınmışıtr.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)