Motivasyon Kartları

🌟 HANGİ DAVRANIŞLAR DENGEMİ BOZUYOR?

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Hayatımızın birçok noktasında farklı farklı kişiler ile diyalog içerisindeyiz. Bu diyaloğu gerçekleştirirken neden bazı kişilerle gayet güzel iletişim kurarken bazıları ile konuşmamız kısa sürede savaş meydanına dönebiliyor? Bu konuda hiç kafanızı yordunuz mu? Genelde uyum içinde olduğumuz kişiler ile titreşimlerimiz gayet güzel. Uyum sorunu yaşadığımız kişilerde ise şunu fark ettim. Genelde ortak benzerlikleri, benim atalarımda sevmediğim, etrafımda yargıladığım huylarla, davranışlarla neredeyse aynı. Yani geçmişte neyi yargıladıysam, şu an sorun yaşadığım kişiler o yargıladıklarımla sanki bağlantılı gibi. Bunu siz de hayatınızda inceleyin. Geçmişte yargıladığınız kişi ve olayları içsel olarak affeder ve o olaya sevginizi gönderebilirseniz bir de bakıyorsunuz ki, tartışma içinde olduğunuz kişiler ile aranız düzelmeye başlıyor. Bu birinci bakış açısıydı. İkinci bakış açısı ise kendimizdeki açık kapıları bulmayla ilgili. Eğer benim bazı davranışlara ve konuşmalara tepkim varsa, etrafımdaki bazı kişiler nedense hep de oradan bizlere çarpıyorlar. Yani alıngansan, seni gücendirecek davranışlarda bulunuyorlar. Tutumluysan, başına masraf açıyorlar. Titizsen, onlar dağınık oluyorlar. Çalışkansan, etrafına tembel kişiler toplanmaya başlıyor. Ya da ev halkı sorumluluklardan kaçmaya başlıyor. Her hareket zıddıyla oluşuyor. Bu sebeple, dengenizi bozan lafları, davranışları içinizden dengeye almaya çalışın ki o kapıdan kimse içeri giremesin. Daha doğrusu kapıyı bulamasınlar. Arkadaşlarımdan birisi alıngandı. Her seferinde ben de ona şaka yapıp incitiyordum. Bana önce bozuluyordu. Sonra şaka yaptığımı anlayınca yavaş yavaş düzeliyordu. Bir gün yine kendisine şaka yaptım lakin umursamadı. İkinci kez şaka yaptım, yine bundan etkilenmedi. “Senin neyin var? Eskiden alınırdın, bozulurdun!” dedim. “Alıngan olduğumu fark ettim ve bunu kendi içimde şifalandırdım” dedi. Onun içindeki alınganlık duygusu şifalanınca, biz de bir daha kendisine şaka yapmadık. Çünkü alınmayan birisine şaka yapmanın keyfi pek yok. Etrafınızdaki olaylar ve kişiler de böyle. Açık kapınızı gördükleri sürece oradan çarparlar. Siz açık kapıları şifalandırdıkça, size çarpmaktan dolayı enerjinizi çekemezler ve kendilerine başka kaynak ararlar. Her zaman tam ve bütün olmaya niyet edin. Diğer tüm kitaplarımızda ısrarla tamamlanıp bütünlenmeyi paylaşmaya çalıştık. Bir kâğıt kalem alın ve şunların yanıtlarını yazın: İkili bir diyalog esnasında iletişim kurmaya çalıştığınız kişiyle, o esnada duygularınızda bir dengesizlik veya değişim başladığında ne hissediyorsunuz? Dengenizi bozuyor mu? Herhangi bir etkisi oluyor mu? Kendinizi değersiz mi hissediyorsunuz? Saygısızlığa mı uğradığınızı düşünüyorsunuz? Ve iletişim esnasında hangi davranışlar sizin dengenizi bozuyor? Bu çok önemlidir: “Hangi davranışlar dengemi bozuyor?” Bu soruyu kendinize sorun ve yanıtını geniş kapsamlı bulmaya çalışın. Çocuğunuzun, eşinizin, aile bireylerinin, arkadaşlarınızın hangi davranışı sizi arızalandırıyor? Kendinizi eliniz ayağınız titrerken buluyor musunuz? Eşinizin, patronunuz veya iş arkadaşınızın hangi davranışı size içsel patlama yaşatıyor? Kendi hayatımda ilk tespit ettiğim noktalardan biri buydu. Eskiden iletişim kurmayı başaramayıp direk savaşa girerdim ve haklı çıkana kadar da savaşırdım. Sizde ve karşı tarafta suçlanma korkusu varsa, zaten diyaloğa başlar başlamaz birbirinizi yanlış anlamanız neredeyse yüzde yüz. İkiniz aynı konuda aynı fikre bile sahip olsanız o diyalog karşılıklı laf dalaşıyla, küskünlüklerle bitebilir. Suçlanma korkusu insanın hayatını inanılmaz yoran bir durum. Sadece kendi hayatını mı? Herkesin hayatını da kaosa çevirebilirsiniz. Şimdi artık böyle durumlarda kendime şunu söylüyorum: “Senin suçlanma korkun varken karşındakiyle iletişim kurabiliyor muydun? Hayır. O da şu anda seninle iletişim kuramayabilir. Lütfen konuşmasını bölmeden, tamamlayana kadar dinle. Bırak konuşsun. Ve ne söylerse söylesin, içinde iyi bir şey bulmaya çalış. Vesvesenin seni yanlış anlamaya itmesine izin verme.” Geri adım atıyorum. O an konuşmaya gerek yok. Ona şöyle yapamazsınız: “Senin suçlanma korkun patladı. Kendini arındır arkadaş!” Bunu yaparsanız suçlanma korkusunu iki katına çıkarırsınız. Onun içindeki vesvese, en doğrunun kendisi olduğuna inandırmış. Böyle durumlarda sabırlı olun. Bırakın konuşsun. Bakalım nereye varacak? Bazen de bazı kişiler var, lafı söyler, anında arkasını döner ve gider. Bu kişiler genelde kendi kendileriyle de kavga içindedirler. İleriki yaşlarda da büyük ihtimalle kendi kendilerini hasta edebilirler. Mızırı arı sokarmış. Burada yapmamız gereken derin bir nefes almaktır. Ben buna “acil yardım nefesi” diyorum. Derin bir nefes alın ve yavaşça verin. “Kabuldeyim...” İçsel olarak söyleyin bunu. Bir nefes daha alın ve şu duayı edin: “Allahım, karşımdaki ile kurmaya çalıştığım diyaloğun, senin katından koruma altında olmasını niyet ediyorum.” Biriyle o an iletişim kurarken, “Senin katından niyet ediyorum...” deyince, ortamdakiler sakinleşmeye başlıyorlar. Ama sizin niyetiniz, “Dur şuna bir haddini bildireyim...” ise yardım filan gelmez. Ortamdaki kavga gittikçe büyür. Kâğıdı kalemi alın ve şunun cevabını yazın: Hayatınızda gördüğünüz zararların, yüzde kaçına en başta siz izin verdiniz? Kendi yaşantımda ben buldum: Yüzde 100’üne... Tümünde ben izin verdim zarar vermelerine. Karşınızdakiyle diyalog kurarken birinci nefesi alın. “Kabuldeyim...” Ego hemen devreye girecektir. “Canına oku onun!” Sakın ha! Bir nefes daha alın ve içinizden niyet edin. Sonrasında ise bu olayı daha önce kiminle yaşadığınızı düşünün. Bu olay hayatınızda nerede tekrar etti? Neyin tekrarı? Bülent Gardiyanoğlu’nun “Gönül Gözü” kitabından alınmıştır.
: / :