Evden işe, işten eve mutlu gidilmekte, sürekli gelecekteki daha büyük mutluluğun planları yapılmaktadır. Ancak yavaş yavaş bazı şeylerden de kopma bu dönemde başlar. Evlenmeden önceki arkadaşlarla az da olsa bir araya gelinmektedir. İlk başlarda, bekâr ya da dul arkadaşlarla buluşmak, onlarla maça gitmek, kahveye gitmek sorun olmazken zamanla kadın bundan rahatsız olmaya başlar. Bu durum eşin için artık “doğru” değildir. Bundan böyle sizin gibi evli ailelerle görüşme dönemi başladığını bir şekilde doğrudan ya da imalı sözlerle dile getirir. “Bekârken edindiğin arkadaşlarınla görüşmeyi bir şekilde bırakmaya başla, bizim gibi düzgün, iş güç sahibi kişilerle görüşmelisin...” Sevgili eşin, bekâr veya dul arkadaşlarının uzaklaşması için gerekli bahaneler için her türlü araştırmayı yapmaya başlamıştır bile... İlk sinyaller belki bir söz, belki bir surat asmayla gelecektir: “Onlarla geçirdiğin saatleri benimle geçirseydin daha mutlu olurdum!” Aslında eşlerden biri artık derinlerde bir yerde, “kaybetme, aldatılma” korkularını yaşamaya başlamıştır bile: “Etrafında bekâr, dul biri olursa, eşimin gözünü açarlar, beni aldatır; bırakır, gider. Ben şimdiden tavrımı koyayım da her şey benim kontrolümde kalmaya devam etsin...” Tavır yapmaya da bundan sonra başlar. Mesela halı saha maçtan dönen koca artık daha asık bir suratla, daha fazla soğumuş yemeklerle karşılanmaya başlanır. Koca da onu üzmek istemediğinden, farkında olmadan onun isteklerine uyar. Arkadaşlarınızın bir sonraki davetinde eski heyecanla “Evet!” demek yerine, ikilemde kalır ve evinizdeki kişiyi mutlu etmek adına kendinizden ödün verir, kibarca “Başka zaman...” diye yanıtlar vermeye başlarsınız. Evde seni bekleyen bir eş, dışarıda seni bekleyen çocukluk arkadaşları... İki arada bir derede kalma döneminiz gelip çatmıştır... Evdeki kişi sizi kaybetmemek, gözünüzün açılmaması ve hep onunla vakit geçirmeniz için her türlü duygusal baskı çalışmasını yapıyordur. Gün içinde sizi göremediği için özlediğini söyler ama derinlerde, kendi yalnızlık korkusunu bastırmak istemektedir. Arkadaşlarınızla eskiye nazaran daha az buluşmaya başlarsınız. Bu ilk başlarda eşinizi mutlu eder çünkü size istediği şeyi yaptırmıştır. Onu mutlu gördüğünüz için siz de mutlu olursunuz. Söylenmeyi, surat asmayı bırakmış, geçici olarak susmuş ve mutlu görünmektedir. Artık her şeyin yoluna girdiğini düşünürsünüz çünkü kendinizi, “eşinizi mutlu etmeye” adadınız... Eşinizi mutlu gördüğünüzde, çocukluktan beri birlikte olduğunuz arkadaş- larınıza “Hayır, gelemem!” demek ilk başlardaki kadar zor olmaz. Sonra sıra işyerindeki arkadaşlarınızın kontrolüne gelir. Eşiniz çoğu zaman işyerinizi arar ve sizinle iletişimde olmak ister. Belki sevdiğini söylemek, özlediğini söylemek, belki de işyerinizde kendisi için tehdit oluşturabilecek birilerinin olup olmadığını anlamak ister. İlk başlarda kontrol edildiğinizi pek anlayamazsınız. Eğer işyerinizde eşinizi rahatsız eden, kendisi için rakip olabilecek bir kişi varsa, o zaman Allah yardımcınız olsun! İlişkilerde bunları kadın ya da erkek, hangisi yaparsa yapsın, enerji düşmeye başlar. Yaptığım yüzlerce görüşmede tespit ettiğim ortak nokta burası... Kişi, kendine olan özgüven azlığı, değersizlik, kaybetme, yalnız kalma, aldatılma korkusu gibi duygular yüzünden zar zor elde ettiği kişiyi kaybetmemek için her türlü müdahaleyi yapmaya hazırdır... Bülent Gardiyanoğlu’nun “2 Tam Bir Tek” Kitabından alınmıştır.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)