Motivasyon Kartları

🌟 ARINMAK YETMEZ

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Kendinizi geliştirin. Bilginizi artırın. Öğrendiklerinizi uygulamaya gayret gösterin. Bu bir süreçtir. Bu süreçte fazla oyalanmayın. Arınıp kendinize dönmekle yetinmeyin. Bu noktada kalan birçok kişi, sadece ben deyip “an”ın keyfini çıkarıp, geri kalan dünyayı görmezden geliyorlar. Bir an önce toparlanın ve ayağa kalkın. Birileri dünyayı kaosa taşırken, kendi içinizde mutlu olmanız artık sizi kurtarmaz. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki haberler bile günler öncesinden hazırlanıp planlanıyor. Bunun için de “Ben sistemin neresindeyim? Kendi nefsimi (egomu) tanıyor muyum? Egom mu beni yönetiyor? Egom beni yönetiyorsa, sistem de egomu yönetiyor...” diyebilmek lazım. Bu sistemin dışına çıkmak lazım! Burada kastedilen hükümetler değil. Hükümetleri de kuran, yıkan, bozan, ülkeleri dağıtan küresel sistemler var. Çok yüksek teknolojiyi keşfetmiş gruplar var. Kanser çözüldü, AIDS çözüldü. Yıllardır dünyayı geziyorum. Çok fazla enformasyon topladım. Önemli işler yapan insanların farklı şeyler konuştuğunu gözlemledim. Hakikaten dünya iyi ayakta kalıyor... 8 milyar nüfusun dünya için fazla olduğuna ve dünya nüfusunun 3 milyara indirilmesi gerektiğine inanmış gruplar var. Bu sistemi durdurmayı düşünürseniz başı ve sonu belli bile değil. Çünkü hepimiz içinde yaşıyoruz. Bu sistem binlerce yıldır faaliyetini sürdürüyor. Belki de kapı komşunuz bile o sistemin bir parçası ama bilemezsiniz. Sadece bu sistemden kaç kişiyi dışarı çekebilirsiniz, kaç kişiyi uyandırabilirsiniz, bu önemlidir. Bizden istenen şu: Kazandığımızdan fazla harcayalım, filmlerdeki gibi âşık olalım, başarılı insanlara özenip isyan edelim. Mutsuz olalım ve yine mutsuzluğumuzu beslemek için yemek yiyelim, alışveriş yapalım. Biz Yaradan’ı unutalım, sevdiklerimizi varlığımızla mutlu etmek yerine hediyelerle mutlu edelim, eski model cihazlar işe yarasa bile kullanmayıp sürekli değiştirelim, sürekli satın alalım, satın alalım, bunun için daha çok çalışalım, maddi kaynak üretelim, faiz ödeyelim. Bin lira kazanıp iki yüz lirasını faize verelim ve kalan sekiz yüz liranın da bereketi kaçsın... Daha sonra neredeyse aile bireylerinin tüm maaşları faize gitsin. Böylelikle Siyonist sistem kendi işini size yaptırıyor ve maaş veriyor. Sonra o maaşı kendisi yorulmadan bankaları aracılığı ile faizle geri alıyor. Yani tam kumarhane gibi bir dünya. Kumarhane felsefesi nedir? Kasa her zaman kazanır. Halk her zaman maddi olarak dara girer, daha iyi hayatlara özendirilir, o hayata yaklaşabilmesi için bankalardan borç alır ve banka o evin artık bir bireyi olur. Birçok ülke gezdim. Her ülkede sorun aynı. Hiç kimse yok ki cesur bir şekilde faiz anaparayı hiçbir zama geçemez desin. Sizin borcunuz örnek 10 birim olsun. Banka sizi iki yıl aramaz ki borcunuz artsın. Sözleşmede kargacık burgacık yazılarla imzaladığınız bazı maddeler var. Cezalı faiz inanılmaz yüksek. Siz 10 birim borcunuzu iki üç yıl sonra 150 birim olarak bulabilirsiniz. 10 birime bir telefon almıştınız. Sistem size verdiği telefonu 15 telefon olarak geri aldı. Hangi siyasetçi buna dur diyebilir? Diyenlerin halini gördük. Bankaların arkasındaki aileler, hükümetinizi bir anda borsayı kullanarak zora sokabiliyorlar. Ve hiç yorulmadan. Klavyeden iki tık yap enter’a bas ve istediğin ülkede kaos yarat. Bunlar nasıl oldu? Biz TV’de dizileri izlerken, sevdiğimiz kişi bize geri dönecek mi diye beklerken, ona buna kızıp Allah’a havale edip ceza çekmesini beklerken. Ne güzel kandırıldık kendi duygularımız içerisinde. Adamları tebrik etmek lazım. Minareyi çalmışlar kılıfını hem bize diktirmişler, kılıfı için verdikleri parayı da faiz olarak geri almışlar. Biz sadece yediğimiz yemek ve içtiğimiz suya kaldık. Tabii yediğimiz yemekte bile kafamız o kadar dolu ki, tat bile alamadık. Kafamızı susturduğumuzda, herkesi ve kendimizi affettiğimizde, kabul ve dengede olduğumuzda filmlerin içerisindeki subliminal mesajları daha rahat fark ediyoruz. Bir filmin içinde subliminal mesaj varsa siz de birçoğunun farkındasınız. Daha önce fark edemiyorduk. Bir deneme yapın. İzlediğiniz filmde aktörü değil, arka plandaki dekorları izleyin. Duvardaki resimler, yerdeki halılar, saksılar, abajurlar, ne varsa... Onlara bakın. Filmin başından sonuna bakalım hangi sembolleri ve şekilleri göreceksiniz. Bu çalışmayı üniversitedeki hocamız sayesinde denemiştim. Birden filmin şekli değişiyor. Film boyunca ekranda hareket eden kişiler yerine hep fonu takip etmiştim. Şimdi de çoğu zaman bu şekilde de filmi ikinci kez izliyorum. Bakalım yine bilinçaltı bahçemize ne göndermek istiyorlar? Tabii ki biz kırk yaş üstü hedef kitleleri değiliz. Hedef kitleleri 2000’den sonra doğan çocuklar. Onları çaktırmadan programlayıp yeni kuracakları dünya yönetim sistemine alıştırmaya çalışıyorlar. Hele de bilgisayar oyunları bunun için tam bir eğitim simülasyonu gibi çalışıyor. Elbette bizde de arızalar var. Nerede bir kötü haber var, onu izliyoruz. İyi haberler olunca, hele de art arda güzel haberler gelince istem dışı kanalı çeviriyoruz. Bir yerde deprem olduysa, altmış kişi öldüyse, bir ülkede ekonomi çöktüyse, insanlar sokaklara döküldüyse gözümüzü kırpmadan izliyoruz. “Şükürler olsun, biz iyiyiz...” deyip farkına varmadan kaos kullanılarak halimize şükür ettiriliyor. Yani içinde bulunduğun duruma sesini çıkarma yaşa git, senden kötüsü var sus. Buna biz izin veriyoruz. Tabii ki de herkes içinde bulunduğu duruma şükretmeli. Lakin kendisinden daha kötü durumda olanları görerek bunu yapmasına gerek yok. Bunu da bilinçli yapmıyoruz. Size örnek vereyim. Siz bir işle meşgul olun. TV’de sürekli sizin yaptığınız işi daha iyi yapan ve sizden katbekat fazla kazanan insanları gördüğünüzde, belli bir süre sonra canınız sıkılıyor mu? Mutlu mu oluyorsunuz? Dürüstçe kendinize sorun. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Gönül Gözü” kitabından alınmıştır.
: / :