Bu kitapta naz, niyaz bölümü yok. “Sevgilim niye beni terk etti? Niye sevgili bulamadım? Niye annem söyleniyor? Kardeşim bana bunu nasıl yapar? Ortağım niye beni dolandırdı? Kendime eş nasıl bulurum? Nasıl zengin olurum? Terfi nasıl alırım? Bir numara nasıl olurum?” gibi konular, önceki kitaplarımızda, nefes21.com web sitemizde ve videolarımızda bol bol elimizden geldiğince değinmeye çalıştık. Bu konuları hayatınızda hallettikten sonra elinizdeki kitaba geçmenizi tekrar öneriyorum. Bu kitapta size dünyanın içinde bulunduğu bir fotoğrafı göstermeye niyet ediyorum: Dünyanın bir resmini... Akıllı, farkındalıklı hele de Allah inancı olan birini, dünyayı yönetenler pek istemez. Neden mi? Dünya sistemi egomuza yönelik kurulmuş bir sistem. İnsanların neredeyse çoğu, egolarının seçimlerinin kurbanı. Bu seçimlerin en başında, iş, eş, arkadaş, kararlar ve daha birçok konu geliyor. Dünyayı yöneten sistemler bizi küçültüyorlar ve at gözlüğü takıp, sadece önümüzü görmemizi istiyorlar. Bunlara isterseniz komplo teorisyenlerinin yaptığı gibi “İlluminati” deyin, isterseniz “üst akıl” isterseniz “çok uluslu şirketler” ya da nasıl isimlendirmek istiyorsanız o... Dünyanın en iyi sihirbazı, sahnede gösteri yaparken izleyicilerin dikkatini başka yere çekerek, dilediği gibi numarasını yapar ve başarılı olur. Yukarıda saydığım sistemler de bana göre, izleyicinin dikkatini başka yere çekmek için birer kukla. Asıl olan ipleri kimin tuttuğu. Belki de bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Önemli olan bu oyunun farkında olmak ve egomuzun seçimleri ile değil, gönül gözümüz ile doğru seçimler yapabilmeyi başarabilmek. Size, kendi zihnimde toparlayabildiğim, idrakim kadar olan olayları inşallah anlatabilirim. En doğrusunu her zaman Allah bilir. Bizim kuşaktakiler, kurbanların kurbanlarıyız. Ninemiz, dedemiz genelde mutsuzdu. Hayatımız boyunca annelerimizle, babalarımızla, akrabalarımızla, eş dost ile düzgün ilişki kuramamış olabiliriz. Çocukken hayalini kurduğumuz yerden çok uzakta da olabiliriz. Hiç sevmediğimiz bir iş yapıyor olabiliriz. Hayatımızda birçok şey ters gidiyor olabilir. Hasta olmuşuzdur, borcumuz vardır, ortağımız dolandırmıştır. Kefil olduğumuz dostumuz, hem borcunu ödememiştir hem de arkamızdan dünyanın lafını etmiştir. Herkesin hayatında birçok sınav var. Herkesin ortak lafı, hayatımı yazsam roman olur. Bütün bu hikâyeler, filmin ufak, yan hikâyeleridir. Büyük senaryo içindeki, ancak detaydır. Bundan yıllar önce, üniversitedeyken eğitmenimiz bize sordu: “Özgürlüğü nasıl tanımlarsınız?” Yıl 1995. Cep telefonları hayatımıza yeni yeni giriyordu. Büyük olanlar ucuz, küçük olanlar ise oldukça pahalıydı. Bugünün tam tersine. Ne kadar küçükse o kadar ucuzluyor. Ne kadar büyükse o kadar çok para ediyor. Üniversite yıllarımda, bize ders veren sevgili eğitmenimiz bize bir soru sordu. “Hangi ürün insanı özgürleştirir?” Ben “Özgürlük cep telefonuna sahip olmaktır” dedim. Yanımdaki arkadaşım ise “Walkman sahibi olmaktır...” dedi. Onun verdiği cevabı kafam almadı. İnsanın cep telefonu olur ve yanında taşırsa, istediği yere gidebilir, istediği ortamdan işleri takip edebilir, her an ulaşılabilir, her yerde işiyle ve eviyle bağlantıda kalır. Öyle değil mi? O ise müzik dinlemeyi yeterli buluyor kendini özgür hissetmek için... Sonra yıllar geçti ve artık anladım. Cep telefonu özgürlük değil, tam tersine kelepçedir. Bazen telefonsuz gezen emekliler görüyor, imreniyorum onlara. “Ya seni merak ederlerse...” diyorum. Gayet rahatlar. Cevap veriyorlar: “Bir şey olmaz. İyiyim. Allah var...” Akşama kadar bulamıyorsun. Nerede olduğunu bilmiyorlar ama rahatsın. Demek ki öyle de yaşanabiliyor. Teknolojiyi seven ve kullanan biriyim. Cep telefonu o yıllarda özgürlük gibi göründü. Aslında bugün yanımızda telefonun olmasın, bir müzik çalara kulaklık takıp dinleyelim, kendimizi daha iyi hissediyoruz. Birçok kişi telefonu konuşmak dışında müzik dinlemek için kullanıyor zaten. Ancak biraz olsun, ulaşılmaz olma şansımız kalmadı. Çok ulaşılır olmak, hayatımızın içine herkesin girmesine izin verdi. Özelimiz kalmadı. Özel olanın kıymeti de kalmadı. Sürekli herkes, cep telefonu ile anlık yer bildirimi yapar, yediğini içtiğini, giydiğini, buluştuğunu paylaşır oldu. Özelimiz kalmadığı için kendi kafamızı da dinleyemiyoruz. Kendimize zaman ayıramıyoruz, nefes alamıyoruz. İsyan ediyor, yaşam amacımızı bulamıyoruz. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Gönül Gözü” kitabından alınmıştır.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)