Konfor alanına çıkmaya cesaret edebildiğiniz noktada, kendinizi deneyim alanında bulursunuz. Ancak bu deneyim alanı, çocukluğunuzda olduğu gibi elinizi yakarak sıcağı öğrenmenin olduğu bir alan değildir. Bu alanında karşılaşacaklarınız daha çok “insan ilişkilerinde” yaşanan deneyimlerdir ve bu noktada yine ne kadar dengede olduğunuz çok önemlidir. Kendi yaşamımdan bir örnek vermek gerekirse, altı yıl önce eşimle birlikte bir seçim yaptık ve evimizdeki televizyonu kapattık. “Her ne oluyorsa, zaten yaşayıp göreceğiz...” dedik. Bu bir tedbirsizlik miydi? Değildi... Sonuçta unutmamanız gerekir ki bütün suç gruplarının tek bir amacı vardır: Sizi korkutmak... Yüreğinize korku salmayı başarabilirlerse amaçlarına da ulaşırlar. Medya da korku salmanın bir aracıydı ve televizyonu kapatarak en basit ve kolay çözümü bulmuş olduk. Yani medya üzerinden bize korku vermek isteyen varsa, ona kapımızı kapatmış olduk. Daha önceki kitaplarımda da değindiğim gibi, “insanları bir sürü gibi ele alan ve kendilerini onların üstünde bir konumlandırmayla, daha üst bir sınıfa yerleştiren” sistemler vardır dünyada. Bunlar, diğer tüm insanların hayatları üzerinde etkili olmak ister ve bunun için medyayı, teknolojik gelişmeleri, her türlü imkânı kullanırlar. Bunun sosyal medyadan, GDO’lu gıdaya kadar birçok ayağı bulunur ve isteseniz de tümüyle bu etkilerin dışında kalmanız mümkün değildir. Bugün öyle bir noktaya geldik ki gazete okumasanız da sosyal medyada size istedikleri haberleri gösterebiliyorlar. İstemeseniz de dünyada hâkim olan köftecinin köftesini yani hamburgerini en azından bir kez olsun tatmak zorunda kalıyorsunuz. Sizin ne giyeceğinize “moda” adı verilen bir yönlendirmeyle, siz istemeseniz de karar veriyorlar. Bunun için size bir dayatma yapmalarına da gerek yok. Çevrenizdeki herkes dar kesim giyiniyorsa, aynı marka telefonu kullanıyor ve aynı köfteyi yiyorsa, bir süre sonra zaten rahat kesim kıyafetler içinde rahat edemez, farklı marka telefonla kendinizi eksik gibi hisseder, geleneksel köfteden yemeyi “ilkellik” gibi görmeye başlarsınız. Kimi fütüristler, insanlığın gelecekte daha fazla “sürü gibi yaşamaya zorlanıp kontrol altına alınacağını” iddia ediyor. Kimi fütüristler, özellikle karamsar olanlar, gelecekte tüm insanlara kontrol amaçlı olarak çip takılacağını, hareketleri hatta zihinlerinin denetleneceğini, belki de uzaktan komuta edilebileceğini iddia ediyor. Sanki bir makineden, bir teknolojik araçtan bahseder gibi, “insan ‘hack’lemek” kavramı ile karşılaşmaya başladık. Öte yandan iyimser olanları da var ve bunlar da artık insanların daha fazla “haberdar” olabildiğini, teknolojik altyapının daha fazla insana ulaştığını ve insanların eskiye göre daha az “körü körüne hareket edip inandığını” vurguluyor. İki ihtimale de hazırlıklı olmanız gerekiyor. Belki gelecekte sizi kontrol etmek isteyenler daha fazla agresif davranacak ancak siz de daha fazla bilgi sahibi olacaksınız. İşte bunun için konfor alanından çıkmış olmanız ve deneyim alanında yeteri kadar tecrübe edinmeniz gerekiyor. Deneyim alanı, konfor alanından çıktıktan sonra “korunmasız hissettiğiniz” yerdir. Garanti gördüğünüz bir yer vardı ve rahatınız da iyiydi ama hiç istemeseniz de ansızın elinizde sandığınız, sahip olduğunuzu düşündüğünüz şeyler gitmeye, yaşamınız temellerinden sarsılmaya başladı. Eski duruma dönmek isteseniz de dönemiyorsunuz. İlerlemek istiyorsunuz ama yolun sonunda ne olduğunu da göremiyorsunuz. Endişelenmeyin... Buradan gideceğiniz yer farkındalık alanı olacak ancak önce “kendinizden başlayarak” problemleri çözmeniz gerekiyor. Bunun ilk adımı da “sorgulamak” olacaktır. Deneyim alanında ilk yapmanız gereken sorgulamak ve süzgeçten geçirmek olmalıdır. Bunu, hayatınızın her alanında uygulayabilirsiniz. Sözgelimi size iyi gelmeyen hesapları sosyal medyadan takip etmeyi bırakarak başlayabilirsiniz. Bugün birçok insan sosyal medyadan çok fazla etkileniyor. Belki de sadece alışkanlık nedeniyle sosyal medyaya giriyor ve neredeyse panik yaşayarak gezintisini tamamlıyor. “Şurada hayvanlar öldürüldü!”, “Burada çocuk tacizi oldu!”, “Şu kadar buzul eridi!” gibi haberleri görmek, insanları elbette olumsuz etkiliyor. Üstelik bunlara karşı elinden bir şey gelmediğini bilmek daha kötü hissetmesine neden oluyor. Sosyal medya konusunda bana danışan insanlara soruyorum: “Orada gördükleriniz konusunda bir şey yapabiliyor musunuz?” Cevap genelde şöyle oluyor: “Elimden bir şey gelmiyor! Hiçbir şey yapamıyorum. Sadece kızıyorum, üzülüyorum...” “O zaman takip etmeyin...” diyorum ben de... Hiçbir şey yapamıyorsanız, elinizden bir şey gelmiyor, aktif olarak belirleyici durumda olamıyorsanız, sadece moral olarak olumsuz etkileyecek şeyleri takip etmenizin de faydası yoktur. Elbette “Ben hiçbir şey yapamıyorum...” diyerek dünyaya kendinizi de kapatmayın. Bu da yanlıştır. Mutlaka yapabileceğiniz bir şeyler vardır. Sözgelimi, sosyal medyada önünüze Yemen’deki çocukların durumuna ilişkin kötü görüntüler çıkıyorsa, savaş ve açlığın verdiği zararı görüyorsanız, emin olun sadece üzülmek dışında bir şeyler yapma imkânı da vardır. Mesela oraya Kızılay yardım götürüyorsa, bir şişe süt yardımı yapmanız önemli bir adımdır. Yaptığınız bir işin gelirini oraya göndermek üzere bağışta bulunmak ya da bulunabilecek kişilere bu mesajı iletmek bile önemlidir. Olduğunuz yerde durup ağlayacağınıza, bunalıma gireceğinize bir adım atın! Eğer bunu da yapamıyorsanız, o zaman moralinizi bozan haber kaynaklarını süzgeçten geçirin, faydasız olanları takip etmeyi bırakın. Unutmayın: Kötü haber dinlemenin insanı başarıya götürdüğüne ilişkin hiçbir örnek olay yoktur! Bülent Gardiyanoğlu’nun “Yüreğiyle Konuşanlar” Kitabından alınmışıtr.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)
