Sabah gözünüzü açtığınızda zihniniz üç beş saniyeliğine bomboştur. Sonra oraya vesvese dosya aktarmaya başlar. Yarım kalan hayalleriniz, çocukluğunuz, düş kırıklıklarınız... O üç saniye içinde, “Şükürler olsun, bereket ve bolluk içindeyim...” demeyi ihmal etmeyin. Ardından vesvese sizin dikkatinizi dağıtmak için kafanızda senaryolar oluşturacaktır. Eğer bedeninizle ilgili bir takıntınız varsa, sizi bütün gün buradan rahatsız edecek. Zayıf noktanız eşinizse, gün boyunca eşinizin sadece zayıf taraflarını hatırlatacak. İyi tarafları olsa bile onları gizleyecek. İşyerinde biriyle gerginliğiniz varsa, vesvese gün boyunca size o kişiyi hatırlatacak. Çocukluğunuzdan kalan bir şey varsa, mesela “Beni niye buraya getirdiler? Beni neden okutmadılar?” gibi düşünceleriniz varsa, sürekli onlara takılı kalmanıza neden olacak ya da gelecekle ilgili kaygılarınız varsa, “Nasıl edeceğim? Neyle yapacağım?” gibi düşünceleri sürekli hatırlatacak. Hepsinden varsa, sırayla ortaya karışık, bütün gün kafanızı karıştıracaktır. Emin olun, akşam eve geldiğinizde yorgun bir kafanız, yorgun bir bedeniniz olacak. Gün içinde kafanızdan geçen bu düşünceleri yazmanız istense, hatırlayıp yazamayacaksınız bile. Öyleyse hatırlamayacağınız bu düşünceleri niye taşıyorsunuz? Nefes çalışmaları yapın ve zihninizi rahatlatın. Sabah, ilk söz, “Şükürler olsun, bolluk ve bereket içindeyim...” derim. Ya da: “Güzel bir gün...” Dikkat edin, “Güzel bir gün olsun!” değil. Çünkü “olsun” diyorsanız, şu an kötüdür. “Güzel bir gün içindeyim...” deyin. Zihnime, bedenimle ilgili, eşim, akrabalar, geçmiş, gelecekle ilgili herhangi bir şey damladığında, ilk yaptığım, o günün yapılacak işler listesinde yer alıp almadığına bakmak oluyor. Listede yoksa zaten düşünce ve vesvesedir. Düşünce ve vesveseyi kovmak için de beş saniyeniz var. Beş saniye içinde yakalayamazsanız, ikinci toparlanmanız, üç beş dakika içinde olacak. Yine yakalayamazsanız, gününüz gitti! Bir düşünce geliyor kafanıza, üç beş dakika kafanız bulanıyor. “Ne saçmalıyorum?” deyip devam ediyorsunuz. Anında ötekisi geliyor. İçeride bir ekip çalışıyor. Tıkır tıkır yazıyor. Ego ve vesvese de siz doğduğunuzdan beri sizinle ve bu nedenle bütün açıklarınızı, arızalarınızı biliyor. İlk adım olarak gözümüzü açacağız, “Şükürler olsun bolluk ve bereket içindeyim...” diyeceğiz. Sonra vesveseden kurtulacağız. “Allah'ım bu düşünceden sana sığınırım!” diyeceğiz. Kuran’da, Araf Suresi 201. ayette şöyle der: “Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlar da) sonra hemen gözlerini açarlar.” Şeytan gelir, ona vesvese verir ve o bunu fark eder. Tövbe edip hemen Allah’a yönelir. Son dakikaya kadar bir şey gelip kafanızı karıştıracaktır. Golü yerseniz o gün gitti! Bu yüzden herhangi bir tartışmada haklı çıkmak benim için önemli değil. 4. Diyanet İşleri Başkanlığı meali. Eskiden bir yemekteysek hep ben konuşayım isterdim. Şimdi dinliyorum. Hep dinlemek de doğru değil, hep konuşmak da... Giyinmeyi severim ama lükse gerek yok. Uyumlu olması yeter. Yorgunsanız, özellikle uykusuzsanız, vesvese sizi daha çabuk işgal eder. Bilinçaltınızla temastadır ve sizin hatırlayamadığınız olayları o hatırlar. Bu durumda onları hatırlamayı fırsata dönüştürün. Oturup vesveseyi dinlemek yerine, geçmişle helalleşerek temizleyin. Vesvese ilk başlarda sizi yoracak ama o ejderhayı ehlileştirdiğinizde faydasını bile göreceksiniz. “Teşekkür ederim. Bunu bulamamışım, şimdi temizleyebilirim...” diyeceksiniz. O kirli çamaşırları bulup çıkardıkça siz temizleyecek ve gardıroba tertemiz yerleştireceksiniz. Bu yüzden vesveseden korkmayın. Ona engel olmanın, olmuyorsa da faydalanmanın yollarına bakın. Bir önceki günden yazdığınız iş planına, kolay olandan başlayın. Üç tane kolay bir zor varsa, kolaylar çabuk biteceği için, zoru yaparken de motive olacaksınız. Gün içinde kendinize vakit ayırma hakkınızı koruyun. İç dünyanızda mutlu olmayı hak ettiğinize inanın. Kişisel gelişimle ilgili ilk seminerlere katıldığımda sadece akıl ve mantıktım ben de. Benim başıma gelen, karşımdaki adamın da başına gelmiş. Hem de farklı versiyonlarıyla anlatıyor... En sonunda sinirlendim ve tepki gösterdim: “Ne demek sevgi gönder, kredi kartı borcun kapansın? Çok çalışmam lazım benim!” Ne söylemek istediğini beş altı sene sonra anlayabildim. O bana “Çok çalışma!” dememişti. “Borçlarını sevgiyle öde. Öfkeyle ödediğinde yeniden borçların artıyor...” demişti. Nitekim bir öfkeyle ekonomik sorunlarımı çözmeye çalıştığımda düştüğüm durumu fark ettim. Bir ay bir kenara beş yüz lira koymak, tasarruf etmek istersem, mutlaka onu götürecek bir sebep ortaya çıkıyordu. Bugün artık aynaya baktığımda teşekkür ediyorum kendime ve gülümsüyorum. Vesvese sürekli gelecek bana da size de. “Baban izin vermez! Etrafındaki insanlar izin vermez! İmkânın yok” diyecek. “Yapamazsın, edemezsin!” diyecek. Eğer nasibinizde varsa, dağ yerinden oynar. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Dört Sınav” Kitabından alınmıştır.
🎁🎁 Tebrikler. Bülent Gardiyanoğlu’nun yılda iki kez gerçekleşen Kişisel Gelişim ve Farkındalık Kampına %19 indirim hakkı kazandınız.
Bilgi için +90 548 872 00 90 Whatsapp numaramıza 1919 yazıp gönderin.
Çağrı Merkezimiz size yazılı olarak gerekli bilgileri iletecektir. (Kazanılan indirim hakkı nakite çevrilemez, bir başka indirim hakkıyla birleştirilemez. Geçerlilik süresi 6 aydır. 6 ay dolmadan hakkınızı bir başkasına devredebilirsiniz)
