Farkındalık Kartları

🌼 Beynin Keyfi İçin Karaciğeri Yormak

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Çocuğunuza pahalı bir oyuncak aldınız ve verdiniz. On dakika sonra kırdı. Sonra yenisini aldınız. Onu da kırdı. Ne hissederseniz? Muhtemelen bir öfke çıkacaktır ortaya. Beyninizi bir çocuk, bedeninizi de oyuncak olarak düşünün. Bir buçuk kiloluk beyin, bütün bedendeki organlara zarar veya fayda veriyor. Siz streslisiniz, gece on birde yemek yediniz. Bunun sağlıklı olmadığının farkındasınız. Zararlı olduğunun farkındasınız. Ya da çikolata yediniz, düzenli uyumuyorsunuz, sigara içiyorsunuz. Karaciğerin suçu ne? Onlar gece dinlenmek istiyor. Yemek yiyip yattığınızda ise sabaha kadar çalışmak zorunda kalıyorlar. Bedenine saygı duymayan, başkalarına nasıl saygı duysun? Sevmek ayrı bir konudur. Önce kendi hayatını toparlamadan, kendi çocuklarıyla iletişim kuramadan, kendi sağlığını korumadan, bir insan başka birine nasıl faydalı olabilir? Binlerce insana seminer yaptım. Anlattıklarım, insanlara iyi geliyordu. Belli bir süre insanlara fayda sağlamaktan keyif aldım. Para da kazandım fakat baktım ki nefsimi besliyorum. Nefsini besliyorsan, arınmamışsındır. Ha para almışsınız ha alkış... Geri çekildim. Bu çocuğumla iletişimimde de geçerli. Çocuğunuzu mutlu ettiğinizde mutlu oluyorsanız, besleniyorsunuz. Çocuğunuza hediye aldınız, yüzü düştü, beğenmedi ya da eşinize yemek yaptınız, beğenmedi ama siz yemeği beğendiniz, evdeki insanların duygu ve düşünceleri size alkış şeklinde geliyorsa, beğenilmediğinizde de eleştiri gibi gelecek ve muhtemelen ilk eleştiride yıkılacaksınız. Yemek masasında dert konuşmayın. Dert konuşanla bulunmayın. Telefon getirmeyin çocuklarınızla güzel şeyler konuşun. Bu hayatı yaşıyoruz ama yaptığımız şeyin içinde değiliz. Çektiğiniz çile, bir lütuftur. Bir hediyedir. Sadece anlamanız lazım: Ben, şu an bunu neden çekiyorum? Her sabah uyandığımda kendi enerjimi kontrol ederim. Gün içinde düzenli olarak enerjimi denetlerim. Sakin, dingin, huzurlu ve üretken bir zihin aşamasındaysam, dengedeyim. Endişeli, gergin, “Nasıl yapacağım, nasıl ödeyeceğim?” modundaysam her şey ters gitmeye başlıyor. Bu modun daha kötüsü var: Daha endişeli, daha gergin, daha sabırsız, daha aceleci, abur cubur yiyen, geçiştiren. Daha kötü de var: Kendimi insanları içimden yargılarken buluyorum. “O niye öyle yaptı, bu niye böyle söyledi?” Daha da kötüsü var: Kendimi insanlara beddua ederken buluyorum. Daha da kötüsü var: Her şeye beddua ediyorum. Daha da kötüsü var: Artık ölmeyi diliyorum. Bu artık sınırda olduğunuzu gösterir. Beddua edilen evlerde negatif enerjiler gelir ve musallat olur. Kötü ses düzeni olan bir konsere gittiniz. Artık müzik değil sadece gürültü geliyor. Kaç dakika o gürültüye dayanabilirsiniz? Negatif enerjiler de huzurlu bir evde dayanamaz, kaçarlar. Evinizde bir huzursuzluk varsa, bir negatif enerji hissediyorsanız, tam tersine artıracaksınız şükrünüzü, duanızı. Takıntısız temizlik yapacaksınız. Perdenin kenarı eğri diye gece kalkıp düzeltiyorsanız bu takıntıdır. Evi ameliyat odası gibi hijyenik yapmaya çalışıyorsanız bu takıntıdır. Ama eviniz temiz, güzel kokuyorsa bu iyidir. Evinizi sık sık havalandırın. Evinizde güzel sözler söyleyin. Negatif enerjiler sıkılır ve gider. İçinde yaşam olan, neşe olan, sevgi olan evler onlara göre değildir. Bu nedenle terk edilmiş, mutsuz evleri tercih ederler. Her zaman hayırdua ile yaşayacaksınız. Her zaman iyi niyetlerde bulunacaksınız. İstediğiniz kişisel gelişim tekniğini kullanabilirsiniz. Aura temizliği yapın, enerji gönderin veya bırakın... Evin içinde şükürdeyseniz, bulunduğunuz yer kapsama alanındadır. Gidip odaya enerji göndererek kendinizi avutursunuz. Hacılar, hocalar sizi kurtaramaz. Sizin kendi kendinizi kurtarmayı öğrenmeniz lazım. İnsan tutup evi temizlettiniz. Ama dağınık biriyseniz, üç gün sonra yine dağılacak. Siz negatifseniz, hacı hoca üflese de üç gün sonra yine pislenecek. Yani tarzınızı ve yaşamınızı iyiye doğru değiştirmediğiniz takdirde, başka insanların size fazla faydası olamaz. Anahtar sizsiniz. Etrafımdaki kişilerden almamam gereken sorumlulukları alırsam, etrafımdaki insanlar arıza çıkarıyor. Yani fazla sorumluluk alırsam, paylaşmam gereken hayattan fazlasını almaya çalışırsam, herkesin dengesi bozuluyor. Sorumluluk herkesin alması gereken bir şeydir. Kimsenin fikirlerini doğrudan alıp kendi hayatınıza uygulamayın. Herkesi dinleyin ve siz kendi bilginizi oluşturun. Bazısı kafanızı karıştıracak, bazısı cuk diye oturacaktır. Eğer inançlı bir insansanız, ne kadar saçma sapan bilgiler de alsanız, günün sonunda yine merkezinize döneceksiniz. Eğer inançlı değilseniz, saçma sapan bilgiler sizi alıp götürecektir. Batıla kayarsanız batılda kalırsınız. Şükürler olsun bir dönem batıla girdim ve batılın içindeki çalışmaları da Allah nasip etti gördüm, tanıdım. Kuran’da Hz. Davut’un ve Hz. Süleyman’ın hak ile batılı ayırmalarına ilişkin anlatılan hikâye beni çok etkiledi. Şükürler olsun, bir dönem batıla girdim, hak ile farkını gördüm. Namaza durmadan önce bir dakika boyunca nefes çalışması yapıyorum. Zihnimi susturuyorum ve namaza başlıyorum. Nefes çalışması aksesuvardır, namaz ibadettir. Nefes çalışması, meditasyon dünya ile bağlantı için bir dengedir. Namaz, Rabb’inizle sizin aranızdaki iletişim protokolüdür. Amacınız Rabb’inizle iletişim ise namazı kılacaksınız, doğa ile iletişim kurmak ise meditasyon yapacaksınız. Aradaki farkı iyi anlayın. Bir nefes çalışması yapıp, zihninizi boşaltmak ve secdede iken hesap kitap yapmaktan kurtulacaksanız faydalı olabilir. Ama zaten bunu yapıyorsanız, namaz da kılmıyorsunuzdur. Ha alnınızı secdeye koymuşsunuz ha yere vurmuşsunuz. Orada hissetmeniz gereken karşınızdaki Yaradan ve O’nun karşısındaki âcizliğiniz olmalı. Kul olmak kolaydır. Yargılamayacaksın, dedikodu yapmayacaksın, haddin olmayan işi yapmayacaksın, bir yetimin hakkını yemeyeceksin, bir kadına iftira atmayacaksın... Sabahtan akşama kadar kendimizi akıllı zannedip kimleri kimleri yargıladık ya da birini maniple ettik. “Ben senin yerinde olsam şunu yapardım!” dedik. Ben artık kimseyi maniple etmiyorum, çocuğum da dahil. Ben nasıl hata yapa yapa öğrendiysem onların da kendi doğrularını bulmaya hakları var. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Dört Sınav” Kitabından alınmıştır.
: / :